Bilinen ve Bilinmeyen Tüm Yönleriyle Bir Kalfalık Eseri: Süleymaniye Camii
Mimar Sinan’ın kalfalık eseri olarak tanımladığı Süleymaniye Camii, Türk İslam tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir. Bugün yerli ve yabancı pek çok turist tarafından ziyaret edilirken, manevi olarak hissettirdikleriyle adeta yaşayan ve ruhu olan bir mekan niteliğindedir.
Osmanlı mimarisindeki gelişmişliğin sembolü ve Mimar Sinan’ın günümüze kadar ulaşmayı başarmış harika eseri olan Süleymaniye Camii’ni tüm yönleriyle birlikte inceleyelim.
Süleymaniye Camii’nin Tarihi
Süleymaniye Camii, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilmiştir ve yapım süreci 7 yıl sürmüştür. Yaygın bir rivayete göre, Sultan Süleyman’ın camii inşaatına dair emri, bir rüyaya dayanmaktadır:
Sultan Süleyman, bir gece Hz. Muhammed’i rüyasında görür. Hz. Muhammed ona bir şey söylemeden, caminin yapılacağı araziye götürür ve “Mihrabı buraya, minberi buraya olsun.” diye işaret eder. Rüyanın yarattığı manevi duygularla uyanan Sultan, hemen Mimar Sinan’ı çağırır ve caminin inşa edileceği alanı göstererek bu alana bir cami ve külliye yaptıracağını bildirir.
Mimar Sinan da Sultan ile aynı heyecanı paylaşarak, peygamberin rüyada belirttiği gibi “Sultanım, mihrabı buraya, minberi buraya olsun.” diyerek planlamaya başlar. Kanuni Sultan Süleyman’ın şaşırdığını gören Sinan, ekler, “Rüyanızda ben de bir adım geriden sizi takip ediyordum.” Böylece, Süleymaniye Camii, rivayete göre, Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan’ın ortak rüyalarının temeli üzerine inşa edilmiştir.
Süleymaniye Camii, öncelikle bir ibadethane olarak dini önemi ile dikkat çekerken, tarih boyunca dönemin imparatorlukları arasındaki iktidar ve güç yarışının mimari bir temsilidir. Mimar Sinan’ın diğer eserlerinde de olduğu gibi, bu camide de estetik uyumun ve mimari tekniğin şairane bir birleşimi gözlemlenmektedir.
Süleymaniye Camii’nin Mimari Özellikleri
Süleymaniye Camii’nin planı, Osmanlı mimarisinin birikimini en iyi şekilde yansıtır. Mimar Sinan, bu bilgiyi dünyaya kazandıran en önemli ustalardan biridir. Süleymaniye Camii, Sinan’ın “kalfalık eseri” olarak tanımlasa da, mimari bakımdan ustalık gerektiren izler taşımaktadır.
Yüzyıllara meydan okuyarak İstanbul’un sembolü haline gelen Süleymaniye Camii, Haliç, Boğaz ve Marmara Denizi ile çevrilidir. Döneminde şehrin merkezinin kurulduğu bu alanda inşa edilmesi, yapının gelecekte de şehrin siluetinde yer alabileceğinin Mimar Sinan tarafından önceden bilindiğini göstermektedir.
Süleymaniye Külliyesi, 16 farklı yapının birleşimiyle oluşturulmuştur. Külliyenin merkezini cami ve önemli kişilerin mezarlarının bulunduğu haziresi çevreler. Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’ın türbeleri de bu hazirede yer almakta olup, ziyaretçilere açıktır.
Caminin mimarisinde dikkat çeken en önemli unsurlardan biri, belli bir açıdan bakıldığında göze çarpan silüet-tepe etkisidir. Caminin dört minaresinin boyları farklıdır, bu da kubbeye doğru yükselen bir tepe görüntüsü oluşturmaktadır.
Süleymaniye Camii, güçlü bir yapı belirtisi olarak ana kubbe, sıralı yarım kubbeler, büyük açıklıklı kemerler ve bunları destekleyen dev payandalardan oluşmaktadır. Caminin yarım kubbeleri, mihrap ekseninde ilave edilmiştir; bu da Haliç ve çevresinden bakıldığında bir piramit gibi yükseliş görüntüsü verir.
Süleymaniye Camii’nin İç Mimarisi
Süleymaniye Camii’nin iç tasarımı da özenli bir dizaynı yansıtır. Mimar Sinan’ın camilerindeki revak düzenlemeleri burada da mevcuttur. Caminin revakları, Osmanlı evlerindeki sofalara benzediği gibi, büyük pencereleri de cemaatin ibadet ederken kendilerini evlerinde hissetmelerine katkı sağlar.
Caminin ihtişamı, İstanbul’un her yerinden bakıldığında mimarinin ustalığıyla gözler önündedir. Ayrıca, ibadete çağrılanlar Süleymaniye Camii avlusunun Taç Kapısı’ndan geçerken, avlunun şerefeli iki minaresi ve fil ayaklarının arasında büyük ana kubbeyi göreceklerdir.
Süleymaniye Camii’nin iç tasarımı da dış mimarisindeki gibi, mimarın dehasını taşır. Caminin içinde, büyük olanı daha büyük ve küçük olanı daha küçük gösteren bir mimari oran kullanılmıştır. Kubbelerin tasarımı, camiye görkemli bir görüntü kazandırır.
Duvarlara yazılmış çeşitli hadisler ve ayetler, mekanın estetiğini ve maneviyatını artıracak şekilde tasarlanmıştır. Caminin içindeki cam ustalıklı pencereler, güneş ışığını çeşitlilikle içeri alarak görsel bir şölen yaratmaktadır.
Süleymaniye Camii’nin Bilinmeyen Detayları ve Sırları
Süleymaniye Camii, mimari uzmanlar tarafından kabul edilen pek çok özelliği ile bilinmektedir; fakat bunun yanı sıra bilinmeyen detaylar ve sırlar da bulunmaktadır. Süleymaniye’yi yüzyıllardır mimari bir şaheser yapan bilinmeyen bazı yönleri şunlardır;
- Minare ve Şerefe: Süleymaniye Camii’ndeki 4 minare, Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’un fethinden sonra tahta geçen 4. padişahı ve 10 şerefe de Osmanlı Hanedanı içindeki 10. padişahı simgeler.
- Şadırvan: Süleymaniye Camii avlusundaki şadırvan, tam bir mühendislik harikasını temsil eder. Şadırvandan gelen su, yukarıdan aşağı doğru akarak bir yağmur görünümü oluşturur.
- Depreme Dayanıklı Tasarım: Süleymaniye Camii, bir fay hattı üzerine inşa edilmiş olmasına rağmen, yüzyıllar boyunca meydana gelen depremlere karşı dayanıklılık göstererek günümüze kadar varlığını korumuştur. Caminin temellerinde kullanılan esnek yapı sistemi, suyu emip yapıyı destekleyen bir zemin üzerine kurulmuştur. Bu da camiyi depremlere karşı dayanıklı hale getirmiştir.
- Gizli Tüneller ve Bağlantılar: Süleymaniye Camii’nin altında, külliyedeki yapıları birbirine bağlayan ve Topkapı Sarayı’na uzanan gizli tüneller bulunduğu rivayet edilmektedir. Zamanla bu tüneller kapanmış ve gizlenmiştir.
- Caminin Akustiği: Süleymaniye Camii’nin kubbesi, yalnızca estetik değil, aynı zamanda ses akustiği açısından da üstün tasarım özelliklerine sahiptir. Mimar Sinan, kubbeler arasına yerleştirilen küpler aracılığıyla sesin her noktaya eşit şekilde dağıtılmasını sağlar.
Günümüzde Süleymaniye Camii
Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın 400 eserinden günümüze kadar ulaşan 150 tanesinden biridir. Bugün, kendi dönemindeki gibi İstanbul’un silueti olma özelliğini sürdürmektedir. Bu nedenle, İstanbul’u ziyaret eden herkesin mutlaka görmesi gereken bir mekandır.
Hemen İstanbul uçak biletinizi almayı unutmayın!
Tüm yönleriyle mimari bir başyapıt olan bu cami, yüzyıllardır olduğu gibi günümüzde de İstanbul’un Fatih ilçesinde ziyaretçilerini büyülemeyi bekliyor.