Afrika kıtasının haritasına baktığınızda, gözünüze çarpan çok sayıda düz sınır, sanki bir cetvel ile çizilmiş gibi görünmüyor mu? Sanki biri cetveli almış ve haritanın üzerinden rastgele geçiyor gibi… Ne dağlar, ne nehirler, ne de halkların kültürel yapıları dikkate alınmış! Bir sınır, doğal oluşumların izinden gitmeli ya da en azından kültürel bir anlam taşımalı, değil mi? Ama Afrika’da durum böyle olmamış. Zira bu sınırların arkasında doğanın değil, Avrupa’nın kibirli kolonyal masalarının kalem izleri bulunuyor! 19. yüzyılın sonlarında, Afrika’nın geleceği, birkaç Avrupa ülkesinin “paylaşım konferansı”nda belirlendi. Ne yerel halk davet edildi, ne de onların görüşleri alındı. Ortaya çıkan yalnızca çizgiler değil, aynı zamanda parçalanmış topluluklar, bölünmüş kimlikler ve devam eden siyasi krizlerdi. Şimdi detaylı bir inceleme yapalım: Afrika ülkelerinin sınırları neden cetvelle çizilmiş gibi dümdüz?
Afrika, tam 54 ülkeyle dünyanın en çok ülkeye sahip kıtası
Ama bir dakika durun… Haritaya baktınız mı? Çoğu sınır dümdüz bir çizgi ile gidiyor, bazıları ise nehirleri, dağları ve toplulukları acımasızca ikiye bölüyor. Bunun bir sebebi var: Bu sınırlar, doğanın değil, kolonyal masaların bir ürünüdür!
Peki, bu sınırlar nasıl ortaya çıktı? Cevabı bizi 140 yıl geriye, 1884-1885 Berlin Konferansı’na götürüyor. Avrupalı güçler, (Afrikalılar davet edilmeden!) kıtayı kendi aralarında böldüler. Sonuç olarak, günümüzdeki karmaşık sınırlar, çözülemeyen ihtilaflar ve “burası kimin” sorularıyla dolu bir kıta ortaya çıktı…
Bir Tawil: Kimsenin istemediği toprak parçası

Afrika’nın kuzeydoğusunda, Mısır ile Sudan arasında yaklaşık 2.000 kilometrekarelik çorak bir alan var. İsmi: Bir Tawil. Ve ilginç olan, hiçbir ülke bu toprak parçasını istemiyor!
Nasıl olup da böyle bir durum meydana geldi?
1899’da İngiltere, Mısır ve Sudan’ı 22. paralel boyunca düz bir çizgi ile ayırdı. Ancak sadece üç yıl sonra, 1902’de, işlerin kolaylaşması için sınırları yeniden düzenledi: Halaib Üçgeni Sudan’a, önemsiz olarak görülen Bir Tawil ise Mısır’a verildi.
Yıllar sonra her iki ülke bağımsız oldu. Mısır, “1899’daki düz çizgi geçerlidir” derken, Sudan “Hayır, 1902’deki gibi olsun” demekte ısrarcı oldu. Ancak mesele şu: Bir Tawil’i sahiplenmek, diğerinin değerli topraklarından feragat etmek anlamına gelir. Bu yüzden her iki taraf da bu çölde bulunan bir parça toprak için hiçbir hak iddiasında bulunmuyor.
Yani dünya üzerindeki resmi olarak sahipsiz yerlerden biri!
İlginizi çekebilir:
Zengin Coğrafyanın Kadim Medeniyetleri: Tarihte Az Bilinen 7 Önemli Afrika İmparatorluğu
Gambiya: Nehre sıkışmış bir ülke

Batı Afrika kıyılarında ilerlerken, haritada ince uzun bir kıvrım dikkatinizi çekecektir: Gambiya. Neredeyse Gambiya Nehri’ni kuşatarak, çevresi tamamen Senegal ile sarılmış durumda ve karada yalnızca birkaç kilometre genişliğe sahip.
Bu ilginç şeklin ardında yine tanıdık isimler var: İngiltere ve Fransa.
15. yüzyılda Portekizliler tarafından keşfedilen bu bölge, zamanla İngiliz kolonisi haline geldi. Fransa ise hemen yan komşusu Senegal’i kontrol ediyordu. Bu iki Avrupa gücü, 1889’da haritayı açarak “nehri paylaşalım” kararı aldı. Anlaşmaya göre, İngiltere nehrin her iki yanında 16 km içeriye kadar kontrol sahibi olacaktı.
Efsaneye göre, İngilizler nehir boyunca ilerlerken gemi topuyla gülle atarak sınırı belirlemişlerdir! Ne kadar doğru olduğu bilinmese de kesin olan bir şey var ki: Sınır çizilirken yerli halkın fikri alınmamış ve ciddi direnişle karşılaşmışlardır.
Bugün Gambiya, bu sınırlar yüzünden Afrika’nın en dar ve en ilginç şeklindeki ülkesidir.
Cabinda: Angola ama ayrı bir dünya

Afrika’nın batısına indiğimizde, haritada Angola’dan ayrılmış küçük bir toprak parçası dikkat çeker: Cabinda. Angola’ya ait olup, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin dar bir koridoruyla ayrılmış durumdadır.
Peki, Cabinda neden Angola’nın bir parçası oldu?
1885 Berlin Konferansı sırasında, Cabinda Angola’dan ayrı fakat aynı Portekiz egemenliğinde bir bölge olarak tanındı. Zamanla Portekiz, her iki bölgeyi idari olarak birleştirdi, ancak Cabinda kültürel olarak her zaman ayrı kaldı.
1975’te Portekiz çekildiğinde, Angola’da bağımsızlık hareketleriyle bir Alvor Anlaşması imzalandı. Ancak Cabinda bu anlaşmanın dışında bırakıldı. Yani bu bölgede “Siz bizden değilsiniz ama artık bizimlesiniz” durumu yaşandı. Neden mi? Çünkü Cabinda’nın deniz açıklarında bol miktarda petrol vardı.
Bu durum, Cabinda’da hâlâ devam eden bağımsızlık taleplerine ve Cabinda Kurtuluş Cephesi gibi silahlı direniş hareketlerine yol açtı.
İlginizi çekebilir:
Hepsi Birbirinden Güzel! Afrika’da En Çok Ziyaret Edilen 10 Şehir
Namibya’nın küçük bir çıkıntısı olmasının sebebi ne?

Afrika ülkelerinin haritasına dikkatli baktığınızda, Namibya’nın doğusundan uzanan ince, kalemle çizilmiş gibi görünen o dar kara parçasını fark etmiş olmalısınız. İşte burası Caprivi Şeridi! Peki bu çıkıntının sebebi nedir?
Tarih 1800’lerin sonlarına geldiğinde, Almanya, bugünkü Namibya’yı Alman Güneybatı Afrikası ve Tanzanya’yı Alman Doğu Afrikası olarak yönetiyordu. İngiltere ise Botswana, Zambiya gibi civardaki toprakları kontrol ediyordu.
Almanya “Nehrin kenarından gider, Tanzanya’ya ulaşır, harika bir ticaret yolu kurarız!” planını yapmıştı. Bunun için Zambezi Nehri’ne ulaşmak gerekti, ve Caprivi Şeridi bu ulaşım hayalinin anahtarıydı.
1890’da Almanya ve İngiltere arasında bir anlaşma yapıldı: Almanya, Zanzibar üzerindeki haklarından feragat etti; karşılığında Caprivi Şeridi ile Kuzey Denizi’ndeki Heligoland adasını aldı.
Lesotho neden Güney Afrika ile çevrili?

Afrika kıtasına bir daha bakın. Güney Afrika’nın ortasında, adeta iç içe geçmiş bir yumurta gibi duran küçük bir ülke göreceksiniz. İşte burası Lesotho!
Lesotho’nun hikâyesi 1800’lere dayanıyor. Basotho halkı, güçlü Kral Moshoeshoe I liderliğinde, dağları kendilerine kalkan yaptı. Zuluların saldırılarına ve Boer (Hollandalı yerleşimciler) yayılmacılığına karşı dağlarda siper oldular.
Fakat düşman çok, imkan az. Bu yüzden kral, 1868’de İngiltere’den “Bizi koruyun” ricasında bulundu. Böylece Basutoland adıyla İngiliz himayesine girmiş oldular.
Zamanla İngilizler burayı tam olarak Güney Afrika kolonisine katmaya çalıştı, ama Basotho halkı direniş gösterdi. Sonunda 1884’te Basutoland, doğrudan İngiltere’ye bağlı bir taç kolonisi olarak ilan edildi. Güney Afrika Birliği kurulduğunda ise bu topraklar Güney Afrika’ya dâhil edilmedi. Yani Lesotho, apartheid rejiminden uzak kaldı ve 1966’da bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktı.
İlginizi çekebilir:
Şifalı Danstan Tükürerek Selamlaşmaya: Afrika Kabilelerinin Birbirinden İlginç 7 Geleneği
Neden üç ülkenin adında Gine geçiyor?

Afrika’da kıyıdan kıyıya baktığınızda, benzer isimlere sahip birkaç ülke dikkat çeker: Gine, Gine-Bissau ve Ekvator Ginesi.
Hepsi benzer mi? Hayır. Ama adları neden bu kadar ortak? Gelin bakalım:
- Gine: Eski adıyla Fransız Ginesi, 1958’de bağımsızlığını kazanarak adını korudu.
- Gine-Bissau: Portekiz Ginesi olarak biliniyordu. 1974’te bağımsızlığı ilan etti ve “Beni diğerlerinden ayırt etsinler” diyerek başkenti Bissau’nun ismini ekledi.
- Ekvator Ginesi: Eski adıyla İspanyol Ginesi. 1968’de bağımsızlığını ilan etti ve ekvatora yakın olduğu için adının başına “Ekvator” kelimesini ekledi.
Ayrıca bu durumun çok uzaklara giden bir yansıması da var: Papua Yeni Gine! Bu adayı isimlendiren İspanyol kaşif, yerli halkın Batı Afrika’daki Ginelilerle benzer olduğunu düşündü ve ona göre adlandırdı.
Peki, “Gine” kelimesi nereden geliyor? Aslında bu isim, Portekizce “Guiné” kelimesinden türetilmiştir. Portekizliler Batı Afrika kıyılarına bu ismi vermiş ve sömürgeci ülkeler de kendi alanlarına “Gine” etiketini koymuşlardır.
Ekstra bilgi: İngiltere’de 1663’te basılan “gine” altın paranın adı, bu bölgeden gelen altınla üretildiği için verilmiştir!
Peki neden iki Kongo var?

Afrika ülkelerinin sınırlarının neden cetvelle çizildiğini öğrendik. Son olarak Kongo’yu inceleyelim. Afrika’nın ortasından geçen dev Kongo Nehri, iki ayrı ülkeye adını vermektedir:
- Kongo Demokratik Cumhuriyeti
- Kongo Cumhuriyeti
Bu iki ülke aslında aynı kökten geliyor: Kongo Krallığı. Nehir boyunca güçlü ve köklü bir Afrika devleti olan bu krallık, zamanla sömürgecilerin dikkatini çekti.
Fransa, batı yakasını ele geçirerek Kongo Cumhuriyeti adını koydu. Belçika ise doğu yakasını alarak burayı Belçika Kongosu, yani günümüzün Kongo Demokratik Cumhuriyeti olarak adlandırdı.
Yani bugün iki Kongo’nun varlığı, biraz da “nehri paylaşmaya çalışan” sömürge güçlerinin eseri. Nehrin iki yanına da kendi isimlerini yazdılar, fakat bölgenin gerçek sahibi, tarihte güçlü bir Kongo Krallığıydı.
Kaynak: 1