Türkiye, doğal muhteşem manzaraları ve çeşitli kültürlerin mirası olan yüzlerce tarihi eser ile dünyanın en göz alıcı ve zengin coğrafyalarından birine ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’nin her köşesinde, ziyaret ettiğin her yerde mutlaka karşılaşabileceğin bu eserler veya cennet gibi yerlerden bazıları, eşsiz nitelikleri ile uluslararası alanda tanınmaktadır. Bu mekanlardan bir kısmı, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından korunmakta ve Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Bu önemli lokasyonlardan bazılarını senin için derledik.
Göreme Millî Parkı ve Kapadokya (Nevşehir) 1985 (Karma Miras Alanı)
Kapadokya, doğal güzellikleriyle ülkemizin en etkileyici köşelerinden biridir ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne katılan ilk bölgelerimizden biridir. 1985 yılında Karma Miras Listesi’nde yer almayı başaran Göreme Milli Parkı ve Kapadokya, kuzeyde Kızılırmak, doğuda Yeşilhisar, güneyde Hasan ve Melendiz Dağları ve batıda Aksaray ile çevrili harika bir alandır. Doğanın sunduğu peri bacaları ve yer altı şehirleri, kalkolitik dönemden bu yana yerleşim yeri olarak kullanılan bölgeyi benzersiz kılan özelliklerdir. Rüzgar ve su ile şekillenen bu peri bacaları, bölgeyi adeta açık hava müzesine dönüştürüyor. 7. ve 13. yüzyıllar arasında Hristiyanların oluşturduğu yeraltı şehirleri de oldukça özel ve benzersiz bir mimari sunmaktadır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Göreme Milli Parkı, Derinkuyu ve Kaymaklı Yeraltı Şehirleri, Karain Güvercinlikleri, Karlık Kilisesi, Yeşilöz Theodoro Kilisesi ve Soğanlı Arkeolojik Alanı kesinlikle görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor.
Hattuşa: Hitit Başkenti (Çorum) 1986
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Hattuşa, Anadolu’daki tarih öncesi yerleşim merkezlerinden biridir ve Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olarak önemli bir rol oynamıştır. Çorum’un Boğazköy bölgesinde yer alan bu antik şehir, öncelikle Hattiler tarafından “Hattuş” olarak adlandırılmıştı. Hitit döneminde isim değiştirerek Hattuşa halini alan bu şehir, uzun yıllar boyunca imparatorluğun merkezi olmuştur. Şehirdeki kazılarda Hitit İmparatorluğu ile ilgili birçok eser bulunmuş olup, bu eserler Anadolu’nun geçmişine ışık tutmaktadır. Kraliyet konutları ve sarayların yanı sıra, dönemin yaşamı hakkında bilgi sağlayan birçok eser Hattuşa’da keşfedilmiştir. 1986 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren bu bölge, her yıl dünyanın birçok yerinden gelen turistlerin ilgisini çekmektedir.
Nemrut Dağı (Adıyaman) 1987
Doğu Anadolu’nun etkileyici manzaralarına sahip Nemrut Dağı, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan muazzam bir lokasyondur. Adıyaman’ın Kahta ilçesinde bulunan bu dağ 2.150 metre yüksekliğindedir ve Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına olan minnetini yansıtması amacıyla yapılmış birçok heykel barındırmaktadır. Mezarlar ve diğer anıtsal yapılarla dolu olan ve eşsiz gün doğumu ve batımı manzaralarına ev sahipliği yapan bu dağ, Anadolu’daki Helenistik dönem eserlerinin en güzel örneklerini sunmaktadır. 8-10 metre yüksekliğindeki heykeller, mutlaka ziyaret edilmesi gereken diğer mekanlar arasındadır.
Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) 2011
Mimar Sinan’ın başyapıtı olarak adlandırılan Selimiye Camii ve Külliyesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun en ihtişamlı dönemlerinde inşa edilmiştir ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Edirne’deki bu anıtsal yapı, içerdiği teknik detaylar ve mimari incelikler ile büyük bir öneme sahiptir. Döneminin büyüklüğü ve estetiği ile dikkati çeken cami, dış mimarisinin yanı sıra, nadir bulunan çinileri ve mermer işçiliğiyle de göz doldurmaktadır. Selimiye Camii, çevresindeki külliye ile birlikte bir sanat merkezi olarak da öne çıkmakta; kütüphane, eğitim kurumları, avlu ve arasta ile dikkat çekmektedir.
Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa) 2014
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Cumalıkızık, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile dikkat çekmektedir. Bursa’da bulunduğu için büyük öneme sahip olan bu bölge, Osmanlı İmparatorluğu’nun doğuş evresinin yaşandığı yerleri de kapsamaktadır. Cumalıkızık ile birlikte Orhangazi Külliyesi, Hüdavendigar Külliyesi, Yıldırım Külliyesi gibi birçok önemli yapıyı da barındırmaktadır. Bursa, tarih boyunca önemli bir ticari merkez olmuş ve bu süreç içerisinde büyük hanlar, bedestenler ve çarşılar ile sürekli gelişim göstermiştir. Cumalıkızık, adeta eski bir Osmanlı kasabasını andıran yapısıyla görülmesi gereken yerlerden biridir.
Aphrodisias (Aydın) 2017
Aydın ilinde yer alan Aphrodisias, bölgedeki en tarihi yapıtlardan biridir ve denizden yaklaşık 600 metre yükseklikte konumlanmıştır. M.Ö. 5000 yılına kadar uzanan bir geçmişe sahip olduğu düşünülen bu antik şehir, M.S. 1. yüzyılda Roma döneminde gelişmiş ve özerk bir şehir haline gelmiştir. Menderes Vadisi’nde bulunan Aphrodisias, Helenistik dönemin en iyi örneklerinden biri olarak tanınmaktadır. Mermer ocaklarından elde edilen taşlarla inşa edilen çok sayıda eseri barındırması, bölgenin tarihi önemini artırmaktadır. Roma İmparatorluğu dönemine dair birçok bilgi sunan Aphrodisias, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nin önemli parçalarındandır.
Efes (İzmir) 2015
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nin en değerli parçalarından biri olan Efes Antik Kenti, hem kendi eserleri hem de çevresindeki yapılar ile öne çıkmaktadır. Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi (Selçuk Kalesi, St. John Bazilikası, İsa Bey Hamamı, İsa Bey Camii, Artemision), Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi olarak four ana bileşeni içermektedir. Antik dönemlerin en güzel eserleri arasında yer alan bu bölge, Helenistik dönem, Roma ve Osmanlı İmparatorlukları boyunca önemli değişimler yaşamıştır. Efes, tarih boyunca büyük bir liman ve kültür merkezi olmuş, aynı zamanda Hristiyanlık açısından önemli bir yer edinmiştir.
Arslantepe Höyüğü (Malatya) 2021
Malatya’nın yakınlarında, Fırat Nehri’nin batı sahilinde yer alan Arslantepe Höyüğü de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan önemli bir mekandır. 30 metre yükseklikte ve 4,5 hektar büyüklüğünde olan bu höyük, M.Ö. 6000 ile M.S. 11. yüzyıllar arasında çeşitli kültürlerin yerleşim alanı olmuştur. İlk olarak dini bir merkez olarak kullanılmış olan Arslantepe, zamanla Bizans döneminde bir nekropol işlevi görmüştür. Kazılar sonucunda tapınaklar ve antik metal eserler, bu alanın dini bir merkez olarak kullanıldığını kanıtlar nitelikte keşfedilmiştir.