Otomotiv sektörü, yüzyıllar boyunca süregelen tarihinin ardından, son dönemlerde hızla evrilen teknoloji sayesinde büyük bir dönüşüm geçiriyor. Dizel ve benzinli motorların yerini yeni elektrikli aküler alırken, yollar üzerindeki istasyonlar şarj merkezleri haline geliyor. Otonom sürüş sistemlerine sahip araçlar, sadece ticari ya da özel amaçlarla değil, trenler, uçaklar, bisikletler ve deniz taşıtları gibi birçok alanda karşımıza çıkıyor. Nesnelerin interneti, yapay zeka, bağlantılı araçlar ve bulut teknolojisi ile daha da dijitalleşmiş bir gelecek bizleri bekliyor. Günümüzde otomotiv endüstrisinde en belirgin değişim ise elektrikli araçların yükselişi. Her geçen gün otomotiv sektörü, elektrikli araçlara doğru evrim geçirirken ileride nelerle karşılaşacağız?
Elektrikli araçların tarihi düşündüğümüzden daha köklü
“Elektrikli araç” terimi hepimiz için tanıdık bir kavram. Sıklıkla internet, televizyon ve gazetelerde karşımıza çıkan bu terimle ilgili birçok ilginç haberle karşılaşıyoruz. Genel olarak elektrik enerjisiyle çalışan, fosil yakıt yerine elektrik kullanan araçlar olarak tanımlayabiliriz. Elektrikli araçların geçmişi, bilim kurgu unsuru gibi görünse de aslında 19. yüzyıla kadar uzanıyor. Elektrikli motorun tarihçesi iki yüzyıl öncesine dayanıyor ve ilk patentli elektrikli motorun mucidi Amerikalı Thomas Davenport. Bu icattan sonra 1800’lerin başlarında birçok Avrupalı mucit, elektrik ile çalışan araçlar tasarlamaya başladı. Ancak ilk elektrikli arabanın, 1837’de Aberdeen’li kimyager Robert Davidson tarafından üretildiği kabul ediliyor.
Petrol ile rekabette geri kaldı
Elektrikli araçlar çok eski olmalarına rağmen zamanla daha yaygın hale gelen petrole yenik düştü. 1900’lerin başlarında bazı avantajları sayesinde oldukça popüler olan elektrikli otomobiller, içten yanmalı motorlara sahip araçların seri üretime geçmesiyle geri planda kaldı. Ancak, gelecekte petrol tedarik sıkıntıları ve elektrikli motor teknolojilerinin gelişimi sayesinde bu araçları daha sık göreceğimiz kesin.
Birçok avantaj sunuyor
Elektrikli araçlar, sahip oldukları çeşitli teknolojik özelliklerle otomotiv endüstrisinin parlayan yıldızı konumundalar. Petrollü otomobillerde bulunan sarsıntı, koku ve gürültü gibi olumsuzluklar elektrikli araçlarda yok. Ancak, günümüz koşullarında elektrikli araç ile fosil yakıtlı araçlar arasındaki fiyat farkı dikkat çekiyor. Elektrikli araçların maliyetinin yüksek olmasının nedeni batarya fiyatlarıdır. 2010’da Financial Times için Nielsen tarafından yapılan bir anket, Amerikan ve İngiliz otomobil müşterilerinin dörtte üçünün elektrikli otomobil sahibi olmaya istekli olduğunu ancak daha fazla ücret ödemeye yanaşmadıklarını gösteriyor. Anket sonuçları, Amerikalıların %65’inin ve İngilizlerin %76’sının, ortalama bir otomobilin fiyatından daha fazlasını vermek istemediklerini ortaya koydu.
Çevre dostu avantajı ile öne çıkıyor
Hava kirliliği ve emisyon açısından elektrikli araçların çevre dostu olduğu su götürmez bir gerçek. Fosil yakıtlı araçların doğaya verdiği zararı vermezler ve karbon emisyonları rakiplerinden çok daha düşük seviyededir.
Düşük bakım maliyetleri sunuyor
Kullanım ve bakım masrafları da dikkate alınmalıdır. Elektrikli bir aracın işletme giderlerinin büyük kısmı batarya bakımıyla ilgilidir çünkü elektrikli motorların sadece beş hareketli parçası bulunurken, benzinli araçların içten yanmalı motorunda yüzlerce parça yer alır. Elektrikli otomobillerin pahalı batarya değişimleri gerektirse de, özellikle yaygın lityum tabanlı tasarımlarda düşük bakım masrafları söz konusudur.
