Ege ve İç Anadolu arasında bir bağlantı noktası olan Uşak, Kral Yolu’nu takip ederek tarih, kültür ve doğayı bir araya getiriyor. Blaundos Antik Kenti’nden Clandras Köprüsü’ne, Ulubey Kanyonu’ndan Uşak halılarına kadar uzanan gezi rehberi, sizi zaman yolculuğuna çıkaracak.
ULUBEY KANYONU – DÜNYANIN EN BÜYÜK İKİNCİ KANYONU
Uşak’ın Ulubey ilçesinde bulunan Ulubey Kanyonu, 77 kilometrelik uzunluğuyla dünyanın en büyük ikinci kanyonu olarak öne çıkıyor.
Ulubey Kanyonu, Ulubey Çayı ve Banaz Çayı boyunca uzanan ana kanyon ile bunun etrafındaki birçok büyük yan kanyondan meydana gelmektedir. 2013 yılında Tabiat Parkı statüsü kazanmış olan kanyon; muhteşem manzaralara ve zengin bir floraya ev sahipliği yapmaktadır. Kanyon içerisinde, Antik dönemden miras su kanalları, kaya mezarları ve mağaralar gibi çok sayıda tarihi ve doğal yapı mevcuttur. Bu yapılardan özellikle Clandras Su Kemeri ve Pepouza Antik Kenti dikkat çekmektedir.
Ulubey Kanyonu’nun eşsiz manzarasına hayran kalmamak mümkün değil. Bu manzarayı en iyi görebileceğiniz yer, camdan inşa edilmiş seyir terasıdır. 150 metre yükseklikte, muhteşem kanyon manzarasına bakmak farklı bir deneyim sunmaktadır. Ayrıca, bu tabiat parkı içerisinde doğa yürüyüşü, foto safari ve çeşitli spor aktiviteleri (örneğin kaya tırmanışı) gerçekleştirmek de mümkündür.
BLAUNDOS ANTİK KENTİ – DERİN VE DİK VADİLERDE KURULU BİR TARİH
Blaundos Antik Kenti, Uşak’a 40 kilometre mesafedeki Ulubey ilçesine bağlı Sülümenli köyü sınırlarında yer almaktadır.
Antik kent, Büyük İskender’in Anadolu Seferleri’nden sonra Makedonya’dan gelenler tarafından kurulmuştur. Şehir halkı kendilerine Makedonyalı Blaundos adını vermiştir. Kent, Büyük İskender’den sonra Bergama Krallığı’na, ardından Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Derin vadilerle çevrili bir yarımada üzerinde yükselen kentin önemli yapıları arasında kale, tapınaklar, tiyatro, stadyum ve kaya mezarları bulunmaktadır.
1. derece sit alanı olarak tescil edilen antik kentten günümüze ulaşan kalıntılar arasında; Helenistik dönemden kalma kuzey surlarının giriş kapısı kemeri, darphane bölümleri, idari yapılar ve Roma İmparatoru Claudius’un mabedi bulunmaktadır.
TAŞYARAN VADİSİ – DOĞANIN SABIRLA ŞEKİLLENDİRDİĞİ EŞSİZ OLUŞUM
Uşak-İzmir Karayolu üzerinde yer alan Taşyaran Vadisi, su, rüzgar ve tektonik hareketler sonucu oluşmuş muhteşem bir doğal güzellik sunmaktadır.
Vadiyi kaplayan ve zeminden başlayarak farklı renklerle bezenmiş kayalar; görsel bir şölen sunuyor. Vadiye iniş yolundaki seyir noktalarından bu benzersiz manzarayı izlemek oldukça keyifli.
Batı Anadolu’nun iç kesimlerindeki dağların suyuyla beslenen Gediz Nehri, Taşyaran Vadisi’nin dahil olduğu Gediz Havzası’nın bu bölümünde, suyun kayaları aşındırarak oluşturduğu jeolojik açıdan çok ilginç ve özel bir kanyon meydana getirmiştir. Akarsuyun yıllar içinde aşındırarak şekillendirdiği girintili çıkıntılı yapılar, kendine hayran bırakırken, bu kayalıkların jeoloji bilimindeki adı Gnays olup, magmatik veya tortul kayaçların başkalaşımı sonucu oluşmuş metamorfik taşlardır.
CLANDRAS KÖPRÜSÜ (SU KEMERİ) – 2 BİN 500 YILLIK TARİH İÇİNDE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ
Ulubey Kanyonu içerisinde, Banaz Çayı üzerinde yer alan Clandras Köprüsü’nün yaklaşık 2 bin 500 yıl önce Frigyalılar döneminde inşa edildiği tahmin edilmektedir.
Roma dönemi mimarisinin izlerini taşıyan Clandras Su Kemeri, dar bir tek kemerlidir. Köprünün her iki ucu, dağ kayalarının üzerine konulmuş olup uzunluğu 24 metre, yüksekliği ise 17 metre dir. Clandras-Pepouza Antik Kenti ekoturizm alanında oluşturulan 7.863 metre uzunluğundaki yürüyüş yolu üzerindeki bu tarihi yapı, doğa severler için harika bir rota sunmaktadır.
UŞAK ARKEOLOJİ MÜZESİ – KARUN HAZİNELERİ’NİN IŞILTILI MİRASI
Uşak Arkeoloji Müzesi, Lidya Kralı Kroisos’a ait efsanevi Karun Hazineleri’ne ev sahipliği yapmaktadır. Dünyada benzersiz olan bu paha biçilmez koleksiyon, ziyaretçileri binlerce yıl öncesine, zenginliğiyle efsanelere konu olan Lidya uygarlığının derinliklerine götürmektedir.
Modern müzecilik anlayışıyla dizayn edilen ve 2018 yılında ziyarete açılan Uşak Arkeoloji Müzesi, antik dönemlerden günümüze kadar uzanan 2 bin 500’den fazla eseriyle bölgenin tarihine ışık tutmaktadır. Müzenin öne çıkan bölümü ise milattan önce 560-546 yılları arasında hüküm süren Lidya Kralı Kroisos ile Lidya’nın komutanlarından kalan eserlerin bulunduğu Karun Hazineleri koleksiyonudur.
Bu değerli koleksiyonun en dikkat çekici parçaları arasında, iki kez çalındıktan sonra yurt dışına kaçırılmış ve yeniden ülkesine kazandırılmış olan Kanatlı Denizatı Broşu, zarif Aslan Başlı Bilezikler ve göz kamaştırıcı Kanatlı Güneş Kursu Kolyesi bulunmaktadır.
UŞAK KENT TARİHİ MÜZESİ – UŞAK’IN KRONOLOJİK TARİHİ
Uşak şehir merkezinde bulunan müze, toplamda 1625 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuştur. 992 metrekare kapalı alana sahip olan müze, ana bina, içinde asma kat, avlu ve avludaki 11 odadan oluşmaktadır.
Müzede Uşak’ın kronolojik tarihi, coğrafyası, kurtuluş mücadelesi, turizm zenginlikleri, doğal güzellikleri, folklorik değerleri ve Uşak tarhanası; belgeler, canlandırmalar, görsel sunumlar ve maketlerle anlatılmaktadır.
HALI DOKUMA – OSMANLI SARAYLARINDAN, AVRUPA ŞATOLARINA
Uşak, halıları ve kilimleri ile dünyaca tanınan şehirlerden biridir. Geleneksel dokuma sanatının yaşatıldığı bu şehirde, yöreye özgü motifler ve desenler bizleri adeta geçmişe götürüyor.
Uşak kültürünü geçmişten günümüze taşıyan el emeği ve göz nuru halılarının her motifinde farklı bir hikaye bulunmaktadır. Her motif, her renkte ayrı bir anlam ve güzellik taşımaktadır.
Uşak ve çevresi, 15. yüzyıl erken Osmanlı dönemi halılarının merkezi olmuş ve Osmanlı döneminde önemli bir halıcılık merkezi haline gelmiştir. Hızla uluslararası üne kavuşan bu halılar, Avrupa’daki seçkin ailelerin evlerinde dekorasyon unsuru olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise Uşak halıları özel bir öneme sahip olmuştur. Bu dönemde Azerbaycan’dan getirilen ustalar, Uşak’a özgü halıları yeni tarzlarla dokumaya başlamaktadır. Böylece, Osmanlı saraylarından Avrupa şatolarına, camilerden kiliselere kadar uzanan Uşak halıları, sadece bir halı değil, aynı zamanda bir prestij sembolü olmuştur.
Geleneksel halı ve kilim dokumada kullanılan ipler titizlikle usta ellerce hazırlanır. Uşak halılarının ve kilimlerinin dokunma süreci, iplerin hazırlanmasıyla başlamaktadır. Günümüzde, tarihi Uşak halıları New York Metropolitan Sanat Müzesi, Paris Louvre Müzesi, Floransa Bardini Müzesi ve İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi gibi birçok müzede sergilenmektedir.
UŞAK TARHANASI – COĞRAFİ İŞARETLİ LEZZET
Tarhana, Türkiye’de yaygın olarak tüketilen, buğday unu, yoğurt ve çeşitli sebze ile baharatların katıldığı hamurun fermente edilip kurutulmasıyla elde edilen geleneksel bir lezzettir.
Uşak Tarhanası’nın özel ve lezzetli olmasının sebebi, Uşak ilinin iklim koşullarında fermantasyonun daha düşük sıcaklıklarda ve daha uzun sürede gerçekleşmesidir. Bu durum, mayalanmayı sağlayan mikroorganizma çeşitliliğini artırmakta ve lezzetini zenginleştirmektedir. Ayrıca, tarhana yapımında diğer bölgelere kıyasla daha yoğun biber kullanılması, Uşak tarhanasını cazip kılmaktadır.
GELİN HELVASI (KIRMIZI HELVA) – SADECE UŞAK’A ÖZGÜ BİR LEZZET
Uşak’ın şeker pancarı ve yerel tahin kullanılarak hazırlanan Gelin Helvası, şehrin özgün bir lezzetidir. Hafif bir tatlı olması nedeniyle özellikle yaz aylarında tercih edilen helvaya ceviz de eklenmektedir. Renkleriyle görsel bir şölen sunan Uşak Gelin Helvası/Uşak Gelin Tatlısı; katı, homojen, ince lifli yapıda ve kırmızı tonlarında bir renge sahiptir.
