Tıp tarihine baktığımızda, bir müzenin tartışmalara açık olması sık karşılaşılan bir durum değildir. Ancak Philadelphia’daki Mütter Müzesi, sadece bir müze olmanın ötesinde: İnsan bedeni, hastalıklar, deformiteler ve bilimin karanlık yüzü hakkında hem öğretici hem de ürkütücü bir arşiv niteliği taşıyor. Sıra dışı koleksiyonları sayesinde yıllardır hem tıp tutkunlarının hem de ziyaretçilerin ilgisini çeken bu müze, zaman zaman etik sorularla gündeme geliyor. Gerçek insan kalıntılarının sergilenmesi, bu örneklerin bağışçılarla ilişkisi ve koleksiyonun sunuluş şekli; hepsi kamuoyunda yeni tartışmalara yol açıyor. Özellikle 2022’de yeni yönetici atanmasıyla birlikte, Mütter Müzesi içeriği ve yönetim anlayışı açısından köklü bir değişim sürecine girdi. Bu değişim, sadece müzenin iç işleyişini değil, bağışçılarla olan ilişkilerini, çalışanların tutumunu ve halkın bakış açısını da derinden etkiledi. Bu yazıda Mütter Müzesi’nin çalkantılı son yıllarına, etik tartışmalara, yönetsel krizlere ve nihayet umut veren bir yeniden yapılanma sürecine yakından bakacağız.
Tıbbın karanlık ama büyüleyici yüzüne meraklıysanız, muhtemelen Mütter Müzesi’ni duymuşsunuzdur
ABD’nin Philadelphia kentinde bulunan bu olağanüstü müze, kelimenin tam manasıyla bir tıbbi tuhaflıklar mabedi. Burası sadece bilimsel bir koleksiyon değil; aynı zamanda şaşkınlık, merak ve zaman zaman hafif bir tedirginlik duygusunu aynı anda yaşatan bir deneyim alanı sunuyor. Düşünün: Kavanozlar içinde saklanan ilginç organlar, her boyda iskeletler, tarihî cerrahi aletler ve Albert Einstein’ın beyninden alınan tek bilinen örnek!
Müze ürkütücü gibi görünse de bilimsel bir ortam sağlamaktadır. Burada, Başkan Grover Cleveland’ın çenesinden çıkarılan tümörü bile görebilirsiniz. Ayrıca, genetik bozukluklarla doğmuş bebeklerin korunmuş bedenleri ve nadir hastalıkların izlerini taşıyan örnekler sergileniyor. Ancak bu sıradışı bilim kurgu filminden fırlamış gibi duran müzenin arkasında, oldukça duyarlı ve vizyoner bir kişi yer alıyor.
Müzenin kurucusu Thomas Dent Mütter, 1811’de Virginia’da doğdu

Henüz 8 yaşında ailesiz kalan bu çocuk, tüm zorluklara rağmen 1831’de Pennsylvania Üniversitesi’nden tıp diplomasını aldı. Genç yaşta kendi muayenehanesini açtı ve özellikle “görülmek bile istenmeyen” hastalara karşı gösterdiği şefkat ve anlayış sayesinde kısa sürede ün kazandı. Ciddi fiziksel bozukluklara sahip hastalar karşısındaki empatisiyle tanındı.
Mütter, yetenekli bir cerrah olmanın yanı sıra bir öncüydü. Philadelphia’da eterle anestezi uygulayan ilk doktorun kendisi olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca nadir hastalıklar ve şekil bozuklukları konusunda uzmanlaşmıştı. Öğrencilerine bu sıra dışı vakaları öğretmek için topladığı medikal örnekler zamanla bir koleksiyona dönüştü. Bu koleksiyon, ölümünden sadece dört yıl sonra, 1863’te açılan Mütter Müzesi’nin temelini oluşturdu.
İlginizi çekebilir:
Korku Bağımlıları İçin: Tüylerinizi Diken Diken Edecek En İlginç 11 Müze
Dr. Mütter’in 30.000 dolarlık bağışı ile açılan müzede başlangıçta yalnızca 1.700 nesne vardı

Günümüzde ise 25.000’den fazla objeye sahip dev bir koleksiyona dönüştü. Philadelphia Tabipler Birliği’nin yönetimindeki bu müze, aynı zamanda tıp tarihi üzerine çok değerli bir araştırma arşivine de ev sahipliği yapıyor.
Sabit sergilerin yanı sıra güne uyum sağlayan geçici sergiler de ilgi çekici. Örneğin, “Kırık Bedenler, Acı Çeken Ruhlar” sergisi İç Savaş dönemindeki yaralanmaları ve iyileşme süreçlerini ele alıyor. Ziyaretçilere bir kolun kesilmesinin nasıl bir deneyim olduğunu interaktif olarak gösteren bir alan bile mevcut! Evet, fazlasıyla gerçeğe yakın.
Başka bir dikkat çekici sergi ise “Grimm’in Anatomisi: Masallar, Beden ve Tıp”. Bu bölümde klasik Grimm Masalları’nın tıbbi ve fizyolojik yönleri irdeleniyor. Örneğin, Sindirella’nın hikâyesi ile Çin ayak bağlama geleneği arasında dikkat çeken paralellikler kuruluyor. Müze küratörlerinden Anna Dhody’nin belirttiği gibi, “Grimm masalları sadece fantastik değil, aynı zamanda bedenin sınırlarını ve kırılganlığını da anlatır. Her zaman mutlu son olmayabilir.”
Mütter Müzesi’nin raflarında duran insan kalıntıları, kavanozlardaki organlar ve yıllardır süregelen “tuhaflık koleksiyonu” herkes üzerinde etki bırakıyor

Ancak herkes bu sergilerden memnun değil. Bazı kişiler insan bedenlerinin bu şekilde sergilenmesini “zevksiz”, hatta “etik dışı” buluyor. Müze yönetimi ise yıllardır bu eleştiriler karşısında duruşunu koruyarak, sergilenen her şeyin bilimsel ve eğitici değer taşıdığını vurguladı. Hatta bu bağlamda zaman zaman mizahi paylaşımlar yaparak tartışmaları karşılamaya çalıştı. Ancak 2022 yılının sonbaharında durum beklenmedik şekilde karmaşık hale geldi.
Eylül 2022’de müzenin yeni direktörü Kate Quinn göreve geldiğinde, durgun suyu dalgalandırdı. Quinn, koleksiyonun etik boyutunu yeniden gündeme getirdi ve ilk adım olarak müzenin çevrim içi içeriklerinin çoğunu kaldırttı

Önceki yöneticilere, etik yönden yetersiz davrandıkları gerekçesiyle eleştiriler yöneltti. 2023’te Philadelphia Magazine’e verdiği röportajda, “Eğitim vermeye devam etmeliyiz ama etik temeller üzerinde” dedi.
Ancak bu açıklamalar tepki yatıştırmak yerine bir yangına benzin döktü. Bazıları onu aşırı akademik olmakla, bazıları ise gündem dayatmakla suçladı. Hatta Wall Street Journal, “İptal Kültürü Philadelphia’nın En Tuhaf Müzesi’ni Ele Geçiriyor” başlıklı bir makale yayınladı.
İçeriden gelen bilgiler çarpıcıydı: Quinn göreve başladıktan sonraki 9 ay içinde tam 13 çalışan istifa etti. Bazı personel, yönetim tarzını “baskıcı ve kopuk” olarak değerlendirdi. Quinn ise kendini savunarak, “Ben devrim yapmaya gelmedim, ama toplum değişiyor ve müzeler de bu değişime ayak uydurmalı” dedi.
İlginizi çekebilir:
Hastalıkların Korkutucu Tarihine Yolculuk: Dünyadaki En İlginç 10 Tıp Müzesi
2024 tarihli bir habere göre, iki bağışçı çevrim içi içeriklerin kaldırılmasından rahatsızlık duyarak, organlarını geri istedi

Mütter Müzesi’ne vücut parçalarını bağışlayan bazı kişiler de seslerini yükseltti. Bunlardan biri olan Robert Pendarvis, akromegali hastalığı nedeniyle olağan dışı büyümeler yaşadı ve bu nadir hastalık hakkında farkındalık yaratmak amacıyla müzeye videolar hazırlamıştı. “Ben bu videoları eğitim için bağışladım. Ama şimdi kaldırıyorlar, bu benim için kabul edilemez” dedi.
Bir diğer bağışçı Rachel Lance, müzeye büyük, kanserli olmayan bir tümör bağışlamıştı. Quinn ile yaptığı telefon görüşmesinde duyduğu ise daha endişe vericiydi. Quinn’in kendisine “Müzedeki bir nesne ister kemik, ister organ, isterse seramik parçası olsun, aralarında fark yok. Yasal olarak istediğimiz gibi davranabiliriz.” dediği iddia edildi.
Bu ifadeler, yalnızca bağışçıları değil, müzecilik dünyasını da harekete geçirdi. Zira hem Uluslararası Müzeler Konseyi hem de Amerikan Müzeler İttifakı, insan kalıntılarının sahibinin niyetine ve onuruna saygı gösterilmesi gerektiğini vurguluyor.
Müze müdürü Quinn’e karşı yazılan dilekçeler yayıldı, destekçiler kadar muhalifler de ses yükseltti. Ve nihayet, 2025’in Nisan ayında Quinn görevinden istifa etti

Quinn’in yerine müzenin köklerine daha yakın olan Erin McLeary ve Sara Ray atandı.
Basına konuşan bir müze çalışanı, Quinn’in ayrılığı sonrası personelin rahat bir nefes aldığını dile getirdi: “Artık bu özel koleksiyonu, müzenin doğasına uygun ve etik bir şekilde tanıtacak doğru kişilere sahibiz.”
Kaynak: 1