Petra, tarihsel olarak birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olup, sadece görkemli yapılarıyla değil, aynı zamanda bünyesinde barındırdığı ilginç hikayeler ve sırlarla da dünyanın en etkileyici antik şehirlerinden biridir. Çölün ortasında, kayalara oyulmuş muhteşem mimarisiyle gözleri kamaştıran bu yer, Nebatiler’den Romalılara kadar pek çok kültürün izlerini taşımaktadır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ve “yeni” yedi harikadan biri olarak tanınan Petra, arkeologlardan gezginlere kadar herkes için giderek artan bir ilgi kaynağı olmaya devam ediyor. Bu yazıda, Petra’nın tarihi ve şaşırtıcı yönlerine daha yakından bakacağız. Hazırsanız, çöl rüzgarları eşliğinde bu esrarengiz şehrin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkalım! İşte Petra hakkında bilmeniz gereken önemli bilgiler…
1. Petra, Nebatiler tarafından 2000 yıl önce kuruldu
Petra hakkında bilgilerimize başlıyoruz. Nebatiler, MÖ 4. yüzyılda Arabistan’da ortaya çıkan bir topluluktur. Hakkında fazla bilgi sahibi olmadığımız bu halk, başlangıçta göçebe bir yaşam tarzı benimsiyor ve Arapça ile Aramice dillerini konuşuyordu. Ticaret yollarını yönetme becerileri sayesinde, MÖ 100 civarında önemli bir bölgesel güç haline geldiler. Petra’yı çevresindeki kumtaşı dağları ve uçurumlarla korunan bir noktada başkent olarak belirlediler.
2. Şehir, MS 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun kontrolüne girdi
Petra’nın ne zaman inşa edildiği tam olarak bilinmemekle birlikte, MÖ 1. yüzyılda Roma ve Helenistik etkiler taşıyan bir sanat ve mimari merkezi haline geldiği kaydedilmiştir. Antik tiyatrolar, Nike heykelleri ve asfalt yollar, şehrin Roma etkisi altındaki ihtişamını sergiliyordu. Fakat Nebatilerin son kralı Rabbel II’nin ölümünün ardından, Petra MS 106’da tamamen Roma’nın hakimiyetine girdi.
3. Ticaret yollarının değişimi, şehrin yavaş yavaş terk edilmesine yol açtı
Petra, en yüksek döneminde yaklaşık 20.000 ila 30.000 kişilik bir nüfusa sahipti. Ancak Roma’nın ticaret yollarını değiştirmesi, şehrin ekonomik gücünü zayıflattı. Özellikle deniz yollarının tercih edilmesiyle, Petra’nın önemi giderek azalmaya başladı. MS 363’te meydana gelen büyük bir deprem, hem yapılar hem de su sisteminin tahrip olmasına neden oldu. Bu felaketlerden sonra şehir yavaş yavaş terke gelindi. Haçlı Seferleri sırasındaki bazı karakollar inşa edilmesine rağmen, Petra uzun süre boyunca dış dünyadan izole kaldı.
4. Nebatiler, taş işçiliğinde uzmanlaşmış bir topluluktu
Petra, adını Yunanca “taş” anlamına gelen petra kelimesinden almıştır. Nebatiler, kumtaşından oydukları tapınaklar, mezarlar ve evlerle mimari yeteneklerini göstermişlerdir. Şehirde yaklaşık 3000 yapının bulunduğu tahmin edilmektedir ve bu yapılar tamamen el işçiliğiyle kazılmıştır. Zanaatkârlar, uçurumların tepesinden aşağıya doğru bir teknikle bu eserleri oluşturmuştur. Hatta kaya yüzeylerini çatlatmak için su ve tahtadan faydalandıkları da bilinmektedir.
İlginizi çekebilir:
Gladyatör Savaşlarının Ötesinde: Antik Roma Kolezyumu’nda Gerçekleşen 5 Gösteri
5. Nebati Krallığı’nın çöl ortasındaki su sistemi, günümüzde hala takdir edilmektedir
Nebatiler, sadece ticaret ve taş işçiliğinde değil, aynı zamanda su yönetimindeki başarılarıyla da öne çıkmaktadır. Yılda sadece 15 santimetre yağış alan bu çöl bölgesinde, terakota borular ve sarnıçlar kullanarak tatlı suyu depolamayı başardılar. Günde 45.42 milyon litreye kadar su sağlayan bu sistem, Petra’nın nüfusunu desteklemede kritik bir rol oynuyordu. Ayrıca, büyük bir baraj sayesinde şehri sellerden koruyarak suyu “karanlık tünel” adı verilen bir kanala yönlendirdiler.
6. Petra’nın İncil’de geçen bir hikayeyle bağlantısı bulunmaktadır
Petra hakkında yazımıza devam ediyoruz. Jabal Haroun (Harun Dağı) olarak bilinen, yaklaşık 1.345 kilometre yüksekliğindeki bir dağın zirvesinde, 14. yüzyılda inşa edilen beyaz kubbeli bir cami bulunmaktadır. İnanışa göre, bu cami Musa’nın kardeşi Peygamber Harun’un mezarını barındırmaktadır. Ayrıca, çevredeki Musa Vadisi’nin, Tevrat’ta “Musa’nın bir kayaya vurup su çıkarttığı” yer olduğu düşünülmektedir.
7. Petra, 19. yüzyılın başında bir İsviçreli dilbilimci tarafından tekrar keşfedildi
Johann Ludwig Burckhardt, 1784 doğumlu olup Cambridge Üniversitesi’nde eğitim aldıktan sonra Orta Doğu ve Mısır’a kapsamlı bir keşif yolculuğuna çıkmıştır. 1812 yılında Suriye’den Mısır’a yaptığı yolculuk sırasında Petra’yı ziyaret ederek, yaklaşık 500 yıl boyunca Avrupalılardan gizli kalmış bu antik şehri gören ilk batılı olmuştur. Yerel halk, genellikle kış aylarını bu mağaralarda geçirdiği için şehrin varlığından bile habersizdi. 1822 yılında “Travels in Syria and the Holy Land” (Suriye ve Kutsal Topraklar’da Seyahatler) isimli kitabında Petra’yı detaylı bir şekilde tanıtmıştır. Bu keşif, pek çok batılı gezginin, örneğin Amerikalı ressam Frederic Edwin Church ve İngiliz sanatçı Edward Lear’ın bölgeyi ziyaret etmelerine neden olmuştur.
8. Petra, bir İngiliz şair tarafından “gül kırmızısı şehir” olarak adlandırılmış ve bu isimle anılmaktadır
1845 yılında John William Burgon, “Petra” adıyla yazdığı şiiriyle Oxford Üniversitesi’nin Newdigate Ödülü’nü kazanmıştır. Burgon, bölgeye hiç gitmemesine rağmen, şehri “gül kırmızısı” olarak tanımlayıp “gül kırmızısı şehir – zamanın yarısı kadar eski” ifadeleriyle Petra’nın en tanınmış özelliklerinden biri olmuştur.
9. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunmaktadır
Petra, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak tanınmıştır. Bu karar, turizm ve modernleşme baskılarının kültürel mirasa zarar vermemesi için Bedu (veya Bedeviler) kabileleriyle iş birliği yapılmasını öngörmektedir. UNESCO’nun bu koruma girişimi, Petra’nın eşsiz güzelliklerinin korunmasına katkı sağlamıştır.
İlginizi çekebilir:
Yüzlerce Yıldır Araştırılıyor! Antik Roma ile İlgili Bugün Hâlâ Çözülemeyen 7 Gizem
10. Milyonlarca kişi Petra’yı dünyanın “yeni” yedi harikasından biri olarak seçti
Bernard Weber tarafından yönetilen NewSevenWonders projesi (2000-2007), dünya genelindeki internet kullanıcılarını en sevdikleri tarihi anıtları oylamaya davet etti. Bu bilimsel olmayan oylamanın, BM tarafından desteklenmesine rağmen UNESCO tarafından resmi olarak kabul edilmediği belirtilebilir. Ancak, bu oylama yaklaşık 100 milyon oy toplamış ve Petra, Çin Seddi, Roma’daki Kolezyum, Meksika’daki Chichen Itza, Rio’daki Kurtarıcı İsa, Peru’daki Machu Picchu ve Hindistan’daki Tac Mahal ile birlikte dünyanın en çok tanınan yedi harikasından biri olarak ilan edilmiştir.
11. Indiana Jones filminde Petra, kutsal kaseyi bulma yeri olarak gösterildi
1989 yılında gösterime giren “Indiana Jones ve Son Macera” filmi, Petra’yı yıllık sadece birkaç bin turistin ziyaret ettiği bir yerken aniden popüler hale getirdi. Filmde, kutsal kase olarak bilinen efsanevi objenin saklandığı mekan olarak Siq ve Al Khazneh (Hazine) kullanıldı. Film sonrasında Petra, Ürdün’ün en fazla ziyaret edilen turistik noktası haline geldi ve her yıl binlerce gezgin bu çöl bölgesine akın etti.
12. Bilim insanları hala Petra’nın tarihini araştırıyor
Kaynak: 1