Düşünsenize, bir sabah uyanıyorsunuz, dışarıda sağanak var ama pencereden gördüğünüz şey tanıdığınız o gri yağmur değil… Gökyüzü, sanki bir korku filminden fırlamış gibi kırmızı bir perde indiriyor. Böyle bir manzarayla karşılaşan insanların aklına hemen doğaüstü bir durum gelir; fakat olay, düşündüğünüz kadar mistik olmasa da oldukça dikkat çekici. Hindistan’ın Kerala eyaletinde tekrarlanan bu sıra dışı yağmur, bilimsel araştırmalara konu olmuş bir doğa fenomeni. Bu hikaye, asit yağmuru dönemlerini hatırlayanların yaşadığı tedirginliğin farklı bir versiyonu gibi. Peki, Hindistan’da meydana gelen kan yağmurunun ardında yatan gizem nedir?
Kırmızı yağmur kavramı aslında yeni değil. Antik dönemlerden beri insanlar zaman zaman gökten düşen açıklanamayan renkte yağmurlar kaydetmişlerdir.
Hatta Homeros’un “İlyada” destanında bile bu tür bir olayın yaşandığına dair iddialar mevcut. Orta Çağ’da yaşamış olan Geoffrey of Monmouth gibi yazarlar ise kırmızı yağmurları felaketin habercisi olarak yorumlamışlardır. Bu hikayeler, bilimsel bir açıklama bulunana dek efsanelerle karışarak günümüze kadar gelmiştir. İnsan zihni, bilinmeyeni anlamaya çalışırken sıra dışı hikayeler uydurur ya, işte kan yağmuru da böyle bir etki yaratmış. Kimi zaman tanrıların öfkesi, kimi zaman yaklaşan bir savaşın habercisi olarak düşünülmüş. Bilimin, son yüzyılda bu gizemin ardındaki mekanizmaları anlamaya başladığını belirtelim. Ancak tarih boyunca anlatılan bu hikayeler, kırmızı yağmurun insanlarda nasıl bir etki yarattığını ve ne kadar uzun süredir merak konusu olduğunu gösteriyor.
Kerala’da gerçekleşen o olağanüstü sabahta neler oldu?

2001 yılının Temmuz ayında Hindistan’ın Kerala bölgesinde sıradan bir yağmur sabahı yaşanıyordu. İnsanlar günlük rutinlerine devam ediyor, çocuklar okula hazırlanıyordu; her şey olması gerektiği gibiydi. Ancak Shri Vijayakumar evine döndüğünde, garip bir durumla karşılaştı. Bahçesindeki su birikintileri kırmızıya dönmüştü. Öncelikle gözlerine inanamadı ama kaplarda biriken yağmur suyunun da aynı renkte olduğunu görünce durumun sıradan olmadığını anladı.
Komşularıyla konuştuğu zaman yalnız olmadığını öğrendi. Yağmur, aynı kızıl tonun hüküm sürdüğü yaklaşık 30 evin bulunduğu bir bölgeye düşmüştü. Üstelik bu olay sadece tek bir günle sınırlı da değildi. Tuhaf yağmur bazen duruyor, bazen yeniden başlıyor ve tam iki ay boyunca aralıklarla devam ediyordu. Bazı günler yağmurun rengi kırmızı değil, sarı, yeşil veya siyah bile olabiliyordu. O dönem Kerala halkı için gökyüzü adeta bir boya paletine dönüşmüştü.
İlgilendirebilir:
Balık Yağmuru: Honduras’ta Neden Her Yıl Gökten Balık Yağıyor?
Bu ilginç yağmurun sırlarını açığa çıkarmaya çalışanlardan biri de Cochin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden fizikçi Godfrey Louis’ti.

Olayı duyduğunda bunun sıradan bir atmosfer olayı olduğunu düşündü, ancak yağmur suyunu mikroskop altında incelediğinde karşılaştığı şeyler onu bile şaşırttı. Su, mikroskobik kırmızı parçacıklar içeriyordu. Üstelik bu parçacıklar sıradan mineral tanelerine benzemiyordu; daha çok biyolojik hücreleri andırıyordu.
Louis, elindeki örneklerde DNA bulunup bulunmadığını araştırdı ama ilk analizlerde herhangi bir genetik materyal bulamadı. Hücrelere benzeyen bir yapı vardı ama DNA yoktu… Bu durum, bilim dünyasında bir tartışma yarattı. Acaba bu hücre benzeri parçacıklar, gerçekten Dünya’dan olmayan bir yapı mıydı? Louis’ün makaleleri bu ihtimali gündeme getirince mesele aniden bilimsel bir merak konusu haline geldi.
Kırmızı yağmur olayı duyulunca birçok teori ortaya atıldı: Çöl tozu muydu, endüstriyel kirlilik mi?

Kimileri, kan yağmuruna endüstriyel kirliliğin neden olduğunu düşündü. Havaya karışan bir kimyasalın yağmur bulutlarıyla birleşerek bu rengi oluşturabileceklerini öne sürdüler. Ancak bu fikir uzun sürmedi çünkü Kerala’da yaşayan insanlar daha önce 1896 yılında da kırmızı yağmur gördüklerini hatırlıyordu ve o yıllarda bölgede ciddi sanayi faaliyetleri yoktu. Diğer bir seçenek, çöl tozlarının taşınmasıydı. Sahra’dan esen rüzgarlar kumları çok uzak mesafelere götürebilir.
Bu kumların yağmurla birleşmesi, kırmızımsı renkte bir yağmur yaratabilir. 2014 yılında İspanya’da yaşanan bir olayda da benzer şekilde renkli yağmur düşmüştü; orada sebep, farklı bir alg türü olan Haematococcus pluvialis’ti. Fakat tüm bu ihtimallerin ortak bir sorunu vardı: Hiçbiri yağmurun iki ay boyunca aralıklarla devam etmesini açıklamıyordu. Doğa her zaman mantıklı işler ama bazen ilk bakışta görünen yanıt doğru olmayabilir. Kerala’daki renkli yağmurun da böyle bir sırrı vardı.
İlgilendirebilir:
Yağmurlu Havalarda Yaşama Sevinciyle Dolma Hali “Pluviofil” Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Garip hücre benzeri parçacıkların DNA içerdiğine dair yapılan ilk iddialar, konuyu astrobiyoloji camiasının en tartışmalı meselelerinden biri haline getirdi.

Godfrey Louis ve panspermi hipotezinin savunucularından Chandra Wickramasinghe, yürüttükleri çalışmalar sonucu kırmızı yağmurun dünya dışı bir kökeni olabileceğini ortaya koydu. Panspermi, yaşamın evrende yaygın olduğunu ve kuyruklu yıldızlar ya da meteoritler aracılığıyla gezegenlere taşınabileceğini öne süren bir teoridir. Louis’in analizleri, bu hücrelerin yüksek sıcaklıklara dayanabileceğini ve olağanüstü koşullarda çoğalabildiğini gösterince tartışma daha da büyüdü. Bazı tanıkların yağmur öncesinde garip sesler duyduğunu söylemeleri de bu teoriyi gizemli bir hale getirdi. Ancak daha sonra yapılan araştırmalar, bu hücrelerde aslında DNA bulunduğunu gösterdi. Bu da olayın uzaylı yaşamına dair büyük iddialar taşıyan kısmını zayıflattı. Yine de Kerala yağmurları, bilim dünyasında bir dönem uzaydan gelen misafirler konusunu heyecanlandırmıştı.
Sonrasında yapılan daha ayrıntılı araştırmalar, yaşanan bu olağanüstü olayı daha mantıklı bir çerçeveye oturtarak Kerala’daki renkli yağmurun aslında Trentepohlia annulata adı verilen bir alg türünün sporlarından kaynaklandığını ortaya çıkardı.

Bu mikroskobik algler genellikle ağaç gövdelerinde yaşar ve karotenoid pigmentleri sayesinde doğal olarak parlak turuncu-kırmızı tonlar taşır. Şiddetli yağmurlar ve rüzgarlar esnasında havaya milyonlarca spor karışabilir.
Bu sporlar yağmur damlalarıyla birleştiğinde kırmızımsı bir görüntü ortaya çıkar. Kan yağmuru olayı, 2014 yılında İspanya’da da yaşanmıştı; oradaki olayın sebebi farklı bir alg türü olan Haematococcus pluvialis’ti. Bu tür, kimyasal stres altında kırmızıya dönen astaksantin pigmenti üretir. Yani, renkli yağmurların temel kaynağı, aslında gökyüzünden düşen mikro alglerdir. Doğaüstü bir yanları yoktur; ancak muazzam bir görüntü ortaya çıkardıkları kesin.
İlgilendirebilir:
Sebebi Minik Afacanlar: Yağmur Sonrası Toprak Kokusu Neden Olur? Bu Kadar Güzel Kokan Şey Ne?
Peki, bu algler neden Hindistan’da ortaya çıktı?

Trentepohlia annulata, Hindistan’a özgü bir tür değildir; aslen uzun yıllar boyunca yalnızca Avrupa’da görünüyordu. Bu nedenle bu alglerin Kerala’da nasıl ortaya çıktığı meraklılık uyandırdı. Bilim insanları, en mantıklı açıklama olarak sporların rüzgarlarla taşınmış olabileceğini öne sürdüler. Alg sporları oldukça dayanıklıdır ve uygun hava koşullarında binlerce kilometre yolu sorunsuz bir şekilde kat edebilir.
Hindistan’ın muson mevsimindeki güçlü hava akımları, bu sporların taşımasını kolaylaştırır. Kerala’nın tropikal iklimi de sporların hızla çoğalmasına elverişli bir ortam sunar. Yağmurun düştüğü dönemde sıcaklık, nem ve rüzgar yönü gibi unsurların mükemmel bir uyum içinde olduğu tahmin edilmektedir. Algler havaya yayıldığında, bulutlardaki su damlacıklarıyla birleşerek büyük bir kütle oluşturdu ve bu kütle yağmur ile birlikte yere düştü. Yani, Kerala’nın iklimsel yapısı, bu sıra dışı olayın tetikleyici temel faktörlerinden biriydi.
Kan yağmurunun ilk bakışta insanı tedirgin eden bir yanı olduğu aşikar.

Ancak yapılan analizler, Kerala’daki kırmızı yağmurun insanlar için ciddi bir tehlike oluşturmadığını göstermiştir. İçindeki alg sporları toksik değildir ve temasla herhangi bir hastalık yaydığına dair bir bulgu mevcut değildir. Yine de bazı ağaçların, bu renkli yağmurdan sonra yapraklarını döktüğüne dair yerel tanıklıklar bulunmaktadır. Bu durum, yağmurun içindeki yoğun spor yükünün bitki yüzeyini kaplayabileceği düşünülmektedir. Yani ağaçlar, zehirlendiği için değil, solunum yüzeylerinin tıkanması nedeniyle böyle bir tepki vermiş olabilir. İnsan sağlığı açısından bilinen bir risk yoktur; yalnızca görüntüsü ürkütücü olsa da, gerçekte doğanın yarattığı ilginç bir olaydır.
Hindistan’daki kan yağmuru, uzun yıllar tartışmalara konu olmuş, bilimsel araştırmalara zemin hazırlamış ve birçok efsaneye ilham vermiş bir doğa olayıdır. Ancak, nihayetinde açıklaması son derece net: Rüzgarlarla taşınan ve yağmur damlalarına karışan kırmızı alg sporları. Hikaye, böyle bilimsel bir gerçek ile sona erse de, bu olay gökten düşen şeyler konusunda insan hayal gücünün ne denli sınırsız olduğunu gösteriyor. Biz yine de olağanüstü olayları hemen uzaylılara atfetmek yerine dünyayı biraz daha derinlemesine anlamayı tercih edelim; çünkü doğa başlı başına gizemlerle doludur.
Kaynak: 1