Sinema tarihinin en unutulmaz figürlerinden biri olan James Bond karakterine hayat veren Sean Connery, 90 yaşında aramızdan ayrıldı. Usta aktör, geride bıraktığı eserleri ile yalnızca sinemada değil, kültürde de derin izler bıraktı. Hiç kuşkusuz, onun en çok özdeşleşen rolü İngiliz ajan 007 James Bond’du. Yüz yıl sonra bile James Bond denildiğinde ilk akla gelecek isim Connery olacaktır. İşte sinema dünyasında altın harflerle yer edinmiş bu ustanın yaşamındaki önemli dönüm noktaları.
Donanımdan sahneye…
Asıl adı Thomas Sean Connery olan aktör, 25 Ağustos 1930’da İskoçya’nın Edinburg şehrinde, dar gelirli bir işçi ailesinde dünyaya geldi. Küçük yaşlarda okulu terk edip çeşitli işlerde çalışarak para kazanmaya başladı. 16 yaşında Kraliyet Donanmasına katılan Connery, diğer genç askerler gibi vücuduna dövme yaptırmaya karar verdi. Hayatında en çok değer verdiği iki kavram, memleketi İskoçya ve ailesi ile ilgili olarak “İskoçya, sonuna kadar” ve “Anne ve Baba” dövmeleri yaptırdı. Üç yıl donanmada görev yapan Connery, ülser yüzünden askerlik yaşamını bırakmak zorunda kaldı. Ülkesine döndükten sonra, bir süre tabut boyayıcı ve cankurtaran olarak geçimini sağladı.
Oyunculuğa ilk adım
Sürekli spor yapan Connery, 1950 yılında “Bay Kainat” yarışmasında üçüncü oldu. Bu başarısı onu sinema dünyasına adım atmaya yöneltti ve 1955 yapımı “Let’s Make Up” filminde rol aldı. Ardından Ian Fleming’in yönettiği “Dr. No” (1962), “Goldfinger” (1964), “From Russia, With Love” (1964) ve “Thunderball” (1965) filmlerinde canlandırdığı 007 James Bond karakteri ile büyük bir üne kavuştu.
Asla asla deme
Sean Connery, beşinci James Bond filmi “You Only Live Twice”dan sonra bu rolü bırakmak istedi. Fakat yeni Bond olarak seçilen George Lazenby’nin “On Her Majesty’s Secret Service” filmi beklenen ilgiyi görmeyince seyirciler ilk Bond’u geri talep etti. Connery, “Diamonds Are Forever” ile yeniden geri döndü. Altıncı filmden sonra Connery, bir daha “asla” bu rolü oynamayacağını söylese de uzun bir süre sonra son bir kez daha Bond rolü için teklif alarak “Never Say Never Again” filminde yeniden 007 karakterine hayat verdi.
O artık Oscar ödüllü bir aktör
Takip eden yıllarda Connery, 1983-85 döneminde sinemadan uzaklaştı. Ancak 1986’da, Umberto Eco’nun kitabından uyarlanan “The Name Of The Rose/Gülün Adı” ile kariyerinde yeni bir sayfa açtı. Bu filmdeki etkileyici performansı ona, 1987’de “The Untouchables” filmindeki ‘Malone’ karakteriyle Oscar kazandırdı. Bu role kadar, ünlü bilim kurgu filmi “İskoçyalı”da dikkat çekici bir yan rol üstlenmişti.
Efsaneye veda…
Farklı projelerle sinema kariyerine devam eden Connery, “Indiana Jones and The Last Crusade”, “Red October” ve “The Rock” gibi yapımlarla büyük başarılar elde etti. Ayrıca tarihi dönem filmleri “Robin Hood: Prince of Thieves” ve “First Knight” ile olan ilgisini gösterdi. Sean Connery, 72 yaşında “The League of Extraordinary Gentlemen” adlı macera filmiyle sinemayı bırakarak emekli oldu. Sonrasında sadece bir seslendirme projesinde yer aldı. Kariyeri boyunca 37 ödül ve 29 adaylıkla, övgü dolu bir miras bıraktı. Şüphesiz, efsane olarak anılmaya devam edecektir.