Amsterdam… Avrupa’nın en enerjik, en canlı ve en özgür ruhlu şehirlerinden biridir! Tarih ve modernliğin eşsiz bir şekilde harmanlandığı bu şehirde keşfedilecek birçok yer ve yapılacak pek çok şey sizi bekliyor. “Amsterdam gezilecek yerler” denildiğinde aklınıza gelecek her şey burada mevcut: Van Gogh’un fırçasından doğan renklerin izini sürmek için müzeler, masalsı köprülerle süslü su yolları, tarihi dokusunu korumanın bir örneği olan görkemli yapılar ve her köşede sizi bekleyen sürprizlerle dolu bir şehir. Güneşli günlerde parklarında kaybolmak, serin akşamlarla kanallar boyunca yürüyüş yapmak ya da gece hayatının kalbindeki ritmi hissetmek… Amsterdam, keşfedilmeye doyamayacağınız bir masal diyarı!
Amsterdam’da Gezilecek Yerler Listesi
- Dam Meydanı
- Rijksmuseum Amsterdam
- Anne Frank’ın Evi
- Van Gogh Müzesi
- Vondelpark
- Red Light District
- Westerkerk
- Rembrandt Evi Müzesi
- Amsterdam Kraliyet Sarayı
- Yahudi Tarihi Müzesi
- Begijnhof
- Eski Kilise
- Yeni Kilise
- Amsterdam Limanı
- Heineken Experience
- Albert Cuyp Pazarı
- Hermitage Amsterdam
- Amsterdam Müzesi
- Yüzen Çiçek Pazarı
- Stedelijk Müzesi
- Moco Müzesi
- Amsterdam Zindanı
- Hash Marihuana Müzesi
- Gizli Kilise (Ons’ Lieve Heer op Solder)
- Madame Tussauds Amsterdam
- Keukenhof
- Zaanse Schans
Amsterdam’da Görülmesi Gereken Yerler
Amsterdam, Hollanda Krallığı’nın başkenti ve Avrupa’nın en çok tercih edilen turistik şehirlerinden biri. Şehirdeki üniversiteleri, akademileri, araştırma enstitüleri, 40’tan fazla müze, sayısız tiyatro ve eğlence mekanlarıyla Amsterdam, ülkenin kültürel merkezi olarak dikkat çekiyor. Şehir, eş-merkezli alanlardan oluşup, yelpaze şeklinde dağılmış, yer yer 18 metre derinliğe kadar kazılmış direkler üzerine inşa edilmiş tarihi evleriyle de ünlüdür.
Amsterdam’da 18. yüzyıldan kalma yaklaşık 6,750 bina bulunmaktadır; bu binalar arasında birbirini ayıran ve sayısız yüzen eve ev sahipliği yapan 160 kanal mevcuttur. Eşsiz güzellikteki köprüler, şehrin 90 adasını birleştirirken, bunlardan 8 tanesi tarihi ahşap baskül köprülerdir.
Görülmeye değer mekânların birçok tanınmış noktası Central Station’a (Merkez İstasyonu’na) yürüme mesafesinde. Şehir merkezi küçük ve sokakları dardır. Bu, yürüyerek gezmeyi keyifli bir deneyim haline getiriyor. Kitapçılardan alınabilecek şehir haritaları oldukça yardımcı olacaktır. Yaya trafiği ile bisiklet trafiğine dikkat etmek önemlidir.
Amsterdam, ismini Amstel Nehri’nden alıyor ve ülkenin en kalabalık şehri olarak biliniyor. Yüzlerce su kanalıyla çevrili olan şehir, açık hava müzesi görünümündedir. Amsterdam, farklı etnik kökenlerden, dinlerden gelen insanların bir arada yaşadığı ve saygı duyulan bir özgürlük sembolü olarak görülmelidir.
Dam Meydanı

Şehrin ana meydanı olan Dam Meydanı, Amsterdam’da gezilecek yerler arasında bulunan en simgesel yerdir. Tarihi alanın merkezinde yer alan bu meydanın çevresi, görkemli mimari eserlerle çevrilidir. Amsterdam Kraliyet Sarayı, Nieuwe Kerk (Yeni Kilise) ve Madame Tussaud’s Müzesi gibi önemli yapılar burada sıralanır. Karnaval, şehir etkinlikleri ve festivallerinin merkezi olarak bilinen Dam Meydanı’ndaki Ulusal Anıt, 1956 yılında II. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin anısına dikilmiştir. Konum burada.
Rijksmuseum

Amsterdam’ın en popüler turistik mekanlarından biri olan ve ülkenin önemli sanat eserlerini ve antikalarını barındıran Rijksmuseum, 1809 yılında ziyaretçilere açılmıştır. Müzenin etkileyici koleksiyonunda yaklaşık 7 milyon sanat eseri bulunur. Bu eserlerin arasında 5 binden fazla önemli resim, müzenin 250 odasına dağılmıştır.
Rijksmuseum, aynı zamanda üst düzey bir kütüphaneye sahip olup, 35 bin kitap ve el yazmasını barındırmaktadır. Hollanda sanatı ve kültürünün geçmişini yansıtan sayısız sergi de müzede yer alır. Bunun yaninda geleneksel el sanatları, orta çağ heykelleri ve modern sanat koleksiyonları da burada sergilenmektedir. Konum burada.
Anne Frank Evi
Prinsengracht Üzerindeki Anne Frank Müzesi, Nazi soykırımı kurbanlarından biri olan Anne Frank’ın hayatına adanmıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Frankfurt’tan gelen bir Yahudi ailesi bu evde uzun süre gizlenmiştir.
15 yaşında hayatını kaybeden Anne Frank, günlüğünü burada yazmıştır (Savaş bitmeden sadece 2 ay önce öldü). Evin büyük kısmı, onun yaşadığı döneme ait gibi korunmuş ve ev, tarihin trajik bir dönemine ait duygusal bir anıt olarak hizmet vermektedir. Amsterdam gezilecek yerler listenize mutlaka eklemeniz gereken bir noktadır. Konum burada.
Van Gogh Müzesi

19. yüzyılda birkaç sanatçıdan yalnızca biri olan Van Gogh’un yaratıcılığı, çok sayıda insanı etkilenmeye davet ediyor. Her yıl, savaşının trajik hikayesinden ve kayda değer yeteneğinden ilham alan yaklaşık bir buçuk milyon ziyaretçi, etkileyici Van Gogh Müzesi’ni ziyaret ediyor.
1973 yılında büyük beğeniyle açılan müze, dünyanın en önemli sanat galerisi olarak kabul edilir ve Hollanda’daki en çok ziyaret edilen ikinci müzedir. En büyük Van Gogh resim koleksiyonu burada bulunur; müze içinde 200’den fazla resmi, 500 kadar çizimi ve 700 mektubu barındırmaktadır. Konum burada.
Vondelpark
Amsterdam’da ücretsiz gezilecek yerler arasında en başta parklar yer alır. Ünlü şair Joost van der Vondel’den ismini alan Vondelpark, kıvrımlı doğası ile birlikte Amsterdam’ın en büyük ve Avrupa’nın en tanınmış parkıdır. Vondelpark’ta 100’den fazla ağaç türü, geniş bir yerel ve ithal bitki çeşitliliği ve bir orkestra alanı, güller, kuğular ve ördeklerin bulunduğu göller ile küçük akarsular yer alır.
Marken ve Monnickendam’ın kuzeyinde bulunan park; hediyelik dükkânlar, kıyıda kafeler ve restoranlar ile birlikte tiyatrolar, gösteriler, bir film müzesi, yürüyüş yolları ve bisiklet parkurları sunar.
1864 yılında hayırsever grup tarafından kurulan bu park, her yıl ortalama 10 milyon ziyaretçi ağırlamaktadır. 46 hektarlık alanda; ineğin, koyunun, sincapların yanı sıra geniş bir parlak yeşil papağan kolonisinin yer aldığı Vondelpark, kesinlikle görülmeye değerdir. Konum burada.
Red Light District
Amsterdam’da gece hayatı d denince akla gelen ilk yerlerden biri olan Red Light District, kontrol altında bulunan vitrinli genelevlerin yer aldığı bir bölgedir. Çok sayıda seks dükkânı, randevu evi, gay bar, sinema, tiyatro ve çeşitli müzeler ile dolu olan bölge, arkadaşlarınızla gidip ilginç bir deneyim yaşayabileceğiniz bir yer.
Bu bölge, 14. yüzyılda kısa dönem denizcilerin isteği üzerine kuruldu ve günümüzde dar sokakları ile turist kalabalıklarıyla dolup taşıyor; içerisinde birçok kafe, bar, restoran ve güzel kanal evleri bulunmaktadır. Akşamları, kırmızı neon ışıkları altında eğlence sunarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Konum burada.
Batı Kilisesi (West Church / Westerkerk)
Eski Kraliçe Beatrix’in 1966’da evlendiği kilise olarak bilinen Batı Kilisesi, Amsterdam’ın en bilinen kilisesidir. Gotik detaylarla süslü olan bu Rönesans yapısı, 1630 yılında tamamlanmıştır.
Üzerindeki 85 metrelik kule, şehirdeki en uzun yapı olarak bilinir. Kulede, 1489 yılında şehri korumaya aldığı efsanevi tacın bir replika kopyası bulunur.
Kilisenin öne çıkan diğer özellikleri arasında 1622’den beri fonksiyonel olan yüksek bir org ve Rembrandt’ın anısına dizilmiş ilginç bir mermer sütun yer alır. Zamanında, Rembrandt’ın mezarı kilisenin dışında bulunmaktaydı; daha sonra içeriye alınmıştır. Konum burada.
Rembrandt Müze Evi
Rembrandt, eşi Saskia ile birlikte hayatının en mutlu ve en başarılı dönemini, şu anda Rembrandt Müze Evi olan, Jodenbreestraat üzerindeki evde geçirmiştir. Burada İncil temalı eserlerini bulmuş ve kanallar arasında yaptığı gezintilerde gördüğü manzaraları resimlemiştir. 17. Yüzyıl stili ile döşenmiş olan bu evde, Rembrandt 20 yıl yaşamıştır. Müze, İngilizce rehber eşliğinde turlar sunmaktadır.
Rembrandt Müze Evi’nin sadece 2 dakikalık yürüyüş mesafesinde bulunan Güney Kilisesi’nde (Zuiderkerk / South Church) Rembrandt’ın üç çocuğu ve bir öğrencisinin mezarları yer alır. 1603 ile 1611 yılları arasında inşa edilen bu kilise, Amsterdam’da Reformasyon sonrası inşa edilen ilk Protestan kilisesidir. Konum burada.
Kraliyet Sarayı (The Royal Palace)

Amsterdam gezilecek yerler listesine Kraliyet Sarayı ile devam ediyoruz. Eski Belediye Sarayı olarak bilinen bu yapı, kralın şehre geldiğinde kullandığı rezidans olarak hizmet etmektedir. 1648’de başlayan inşaatı, devasa yapının desteklenmesi için 13,659 sütunun yerleştirilmesini gerektiren büyük bir projeydi. Antik Roma dönemi mimarisine dayanan dış tasarımı tamamen klasikken, iç mekanlar zarif bir şekilde dekore edilmiştir.
Bolca kabartma, süslemeler, mermer heykeller ve zengin detaylarla donatılmış. Saray, yemek odası, Hazine Odası gibi ilgi çekici mekânlar da sunuyor; burada dünyanın en iyi mobilya koleksiyonlarından biri sergileniyor. Konsey Odası da Avrupa’nın en şatafatlı devlet salonlarından biridir. Konum burada.
Yahudi Tarihi Müze
Yahudi Tarihi Müzesi, toplamda 4 sinagoga ev sahipliği yapmaktadır; bunlar arasında 1670 yılında inşa edilen Grote Sinagogu da yer alır. Koleksiyonlarında; gümüş Tevrat kılıfları, Tevrat örtüleri, işlemeli Tevrat başlıkları gibi geniş bir dini eser yelpazesi vardır.
Müze, geniş bir kütüphaneye sahip olmakla birlikte, Üst Sinagog içinde bir Kosher restoranına da yer vermektedir. Müze dışında, 1941 yılında Yahudi vatandaşlarının sürgününü protesto eden işçilerin anısına dikilmiş bir anıt bulunmaktadır.
Ayrıca, türünün en eski örneği olan Ets Heim Kütüphanesi ile 17. yüzyıl geç dönemine ait Portekiz Sinagogu, ilgi çekici diğer tapınaklardır. Eğer bu etkileyici tarihe daha yakından bakmak isterseniz, tarihi Yahudi Mahallesi’ni de kapsayan müzeye özel bir İngilizce tura katılmak harika bir seçenek. Konum burada.
Begijnhof

Begijnhof, birçok turistin koşuşturma içinde kolayca gözardı edebileceği, şehir merkezinin nadir sakin köşelerinden biridir. Ne yazık ki, Amsterdam’ın bu eski ve göz alıcı alanı gezmek için pek tercih edilen bir yer olmamaktadır. Eski evlerden bazıları hâlâ kullanılmaktadır ancak etrafındaki küçük sokaklar halka açık. Bu yüzden, keşfetmekten çekinmeyin.
Spui Meydanı’na yakın, Singel kanalının iç kısmında, iki gizli girişi olan Begijnhof, Amsterdam’ın önemli bir avlusudur. 1346 yılında, Katolik kardeşler birliği olan Begijnen’ler için ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Zaman içerisinde yapılan 47 evde yaşayan birçok rahibe, toplu ayinlere katılmakta ve yoksullara yardım etmektedir. 1971’de son Begijnhof üyesinin vefatından sonra buradaki evler kadınlara kiralanmaya başlanmıştır.
Şu anki haliyle, burada bekâr kadınlar yaşamaktadır; aynı zamanda Avrupa’nın en eski evi olan Het Houten Huis ve Katoliklerin gizlice ibadet ettikleri iyi korunmuş yer altı kilisesi olan Begijnhof Şapeli de mevcut. Bu tarihi yapı ve şehrin en eski evlerinin son derece bakımlı yeşil bahçeleri kesinlikle görülmeye değer. Konum burada.
Eski Kilise (Oude Kerk)
1306 yılında inşa edilen Eski Kilise, Kuzey Hollanda’nın ilk salon kilisesidir ve bölgedeki birçok kiliseye örnek oluşturmuştur. 1500’lerin başlarında eklenen şapeller, yüzyıllar boyunca kiliseye birçok ek yapmıştır. 1500’lerden kalma bir kapı, belgelerde birçok imtiyazın saklandığı Demir Şapel’e açılmaktadır.
16. yüzyılda eklenen ve harika bir şehir manzarası sunan kulede, 1658’de yapılan ve ülkedeki en iyi örneklerden biri olarak kabul edilen bir çan seti mevcuttur. 1555’ten kalma, yani Fleming Yüksek Rönesans dönemine ait olan üç muhteşem pencere ile birlikte, kilisenin iç dekorasyonu Reformasyon öncesi özellikler taşımaktadır.
Bu tarihi yapıyı gezdikten sonra, köprünün karşısına geçip Amsterdam’ın en eski sokaklarından biri olan Zeedijk’e dakikalarca yürüyebilirsiniz. Yolda, birçok bina 15. yüzyıldan kalmış olup, şehri ayakta tutan en eski yapı olan 1 No’lu dikey bina ile durmaktadır. Konum burada.
Yeni Kilise (Nieuwe Kerk)
Yeni Kilise, 1814 yılından beri Hollanda monarşisinin resmi taç giyme kilisesidir ve Dam Meydanı’ndaki Kraliyet Sarayı’nın hemen yanında bulunmaktadır. Bu tarihi alan, 1270’li yıllarda Amstel’i IJ’den ayırmak amacıyla inşa edilmiş ve şehrin adını vermiştir.
Meydan ve kilise günümüzde antik fuarlar ve sanat gösterileri gibi kamusal işlevlerde kullanılmaktadır. Ayrıca 15. yüzyıldan kalma bu kilisede düzenli org konserleri de yapılmaktadır. En dikkat çekici özelliği, 1649 yılında yapılmış vaaz kürsüsüdür. Bu, dört İncil yazarını temsil eden figürleri muhteşem Barok ahşap oymacılığı ile göstererek inanç, umut, hayırseverlik, adalet ve sağduyuyu simgeler.
Ayrıca, 1670 tarihli bir org, bronzdan yapılmış şık bir koro sahnesi ve zarif koro tabureleri de dikkat çekmektedir. Kilisenin bir diğer ilginç tarafı ise, ünlü Flemenklerden bazıları olan PC Hooft ve Nicolaes Tulp’un mezarları ile 1679 yılında yaşamını yitiren Amiral Michiel de Ruyter’in Barok tarzında yapılmış tabutunu barındırmasıdır. Kilisenin vitrayları ise son derece güzeldir. Konum burada.
Amsterdam Limanı
Amsterdam Limanı, denizden yaklaşık 19 kilometre içeride bulunan, gelgitlerden etkilenmeyen yoğun bir limandır. Buradan yolcu ve nakliye seferleri, Rhine Nehri üzerinden Düsseldorf, Koblenz ve Basel gibi şehirlere ulaşmaktadır.
Liman yapısı, 1872 yılındaki Kuzey Denizi Kanalı’nın inşasıyla birlikte inşa edilmiştir. Amacı, Rotterdam’da ele geçiren şehrin önemini geri kazanmaktı. Özellikle akşam saatlerinde evlerin ve köprülerin ışıklandırıldığı zaman, liman ve kanallarda bir tekne turuna katılmak harika bir deneyim sunmaktadır. Oosterdok üzerindeki eski bir gemi antreposunda bulunan model gemiler, haritalar, navigasyon aletleri ve resimlerden oluşan etkileyici bir koleksiyona sahip olan Ulusal Denizcilik Müzesi’ni gezinize eklemeyi unutmayın. Konum burada.
Heineken Experience

Amsterdam’da bira kültürünü zirvelere taşımak ister misiniz? O halde Heineken Experience tam size göre! Dünyaca ünlü Heineken’in doğduğu topraklarda, tarihi bir fabrikada, biranın hikayesini tadına vararak yaşayacaksınız. Fıçıların arasında dolanırken, bira üretim sürecini görecek ve interaktif deneyimlerle eğlencenin doruklarına çıkacaksınız. Nihayetinde, soğuk bir Heineken’in tadını alarak bu eşsiz macerayı taçlandıracaksınız. Burası, sıradan bir bira fabrikasından çok daha fazlası; adeta bir bira Disneyland’ı! Hazır olun, çünkü Heineken Experience sizi hem bilgilendirecek hem de birçok kahkaha ile uğurlayacak. Konum burada.
Albert Cuyp Pazarı

Albert Cuyp Pazarı’na hoş geldiniz; Amsterdam’ın renkli ve bir o kadar lezzetli dünyasına adım atıyorsunuz! Şehrin kalbinde, yaklaşık 260 tezgahın sıralandığı bu pazar, adeta Amsterdam’ın açık mutfağı gibi. Stroopwafel kokuları arasında dolaşırken, tezgahlarda taze meyveler, sebzeler, peynirler ve el yapımı ürünler sizi bekliyor.
Pazarda dolaşırken yerli halkla sohbet edebilir; burada, Hollanda usulü alışveriş keyfini yaşarken lezzetli sokak yemeklerinin tadını çıkarabilirsiniz. Üstelik “Hollanda’da yemek kültürü yok” diyenlere, buradan dolu bir torba lezzetle cevap vermiş olursunuz! Albert Cuyp Pazarı, Amsterdam’ın yerel dokusunu hissetmek isteyenler için gerçek bir hazine. Konum burada.
Hermitage Amsterdam

Amsterdam’ın kültür hazinesi: Hermitage Amsterdam! 17. yüzyıldan kalma bu etkileyici bina, aslında eski bir yaşlılar yurdudur, ama şimdi sanatın büyüsüyle dolup taşmaktadır. Hermitage Amsterdam, dünyanın en büyük ve en zengin müzelerinden biri olan St. Petersburg’daki Hermitage’in bir uzantısı. Burada, Rusya’nın sanatsal ihtişamını Amsterdam’ın büyüleyici atmosferinde deneyimleyebilirsiniz!
Geçici sergilerle sürekli yenilenen bu müzede, çarlardan kalma nadir eserler, devasa portreler, etkileyici heykeller ve daha birçok şey sizi beklemektedir. Sergiler, Rusya’nın tarihi ve kültürel derinliklerine bir yolculuk sunarken, modern sanatın ilham verici örneklerine de yer vermektedir. Sadece sanat değil, binanın kendisi de başlı başına bir tarih dersi gibidir. Amstel Nehri kenarında yer alan bu muhteşem yapı, Amsterdam’ın kültürel zenginliklerini keşfetmek isteyenler için gerçek bir altın madeni. Hermitage Amsterdam’da tarihin tozlu raflarından çıkan eserlerle dolu bir sanat yolculuğuna çıkmaya hazır olun! Konum burada.
Amsterdam Müzesi
Eski bir kent yetimhanesinde kurulmuş ve 1414 yılında inşa edilen Amsterdam Müzesi, ziyaretçilerin sürekli değişen Amsterdam’ın dünya ve kendi ülkesindeki rolünü öğrenebilecekleri birçok sergi sunmaktadır.
Müzede tarih öncesi dönemlere ait bulgulardan şehrin orijinal fermanına, günümüze ait parçalardan denizden nasıl toprak alındığına kadar birçok ilginç sergi yer almaktadır. İç avlu ise eski bir atış poligonu olarak keşfedilmesi eğlenceli yerlerden biridir. Ayrıca, kütüphanesi şehrin tarihine ait zengin bir koleksiyona sahiptir. Konum burada.
Yüzen Çiçek Pazarı

MFÖ’nün “Sana sarı laleler aldım çiçek pazarından” sözlerinde geçtiği bilinen meşhur Bloemenmarkt, Amsterdam’ın en eski kanalı olan Singel’de, Munttoren’in yanında, dünyanın yüzen tek çiçek pazarı olarak bilinir. Bu pazar, Amsterdam’ın en çok ziyaret edilen yerlerinden biridir.
Pazardaki tezgâhlar her gün 09.00 ile 17.00 saatleri arasında kurulmakta, ancak pazar günleri kapalıdır. Amsterdamlılar, lale soğanının Osmanlı’dan geldiğini kabul etmekte. Pazardaki en bilinen çiçek ise flemenk laleleridir. Giderken yanında götüreceğiniz tohum ve soğanları almayı unutmayın; zira Türkiye’de ve diğer bazı ülkelerde yasak olan bazı bitkiler de burada satılmaktadır. Bu yüzen çiçek pazarı, adeta baharın sonsuz dansı gibidir! Konum burada.
Stedelijk Müzesi
Özellikle modern sanat tutkunlarının ilgisini çekeceği bir mekan olan Stedelijk Müzesi, Picasso, Monet, Cezanne ve Mondrian gibi ünlü sanatçıların eserlerine yer veriyor. Müzede sergilenen unsurların zaman zaman değişmesi sebebiyle sürekli yeni bir şeyler görmek mümkün. Ayrıca, tablo ve heykeller ile birlikte çizim, baskı ve fotoğraf sergileri de bulunuyor.
Hepsi üzerine bahçe manzarasına sahip teras restoranda yerel lezzetleri yudumlamayı da unutmayın. Amsterdam’ın en büyük modern sanat galerisi her gün 10:00 ile 18:00 saatleri arasında; Perşembe günleri ise 10:00 ile 19:00 saatleri arasında açıktır. Konum burada.
Moco Müzesi

Amsterdam’ın sanat sahnesine modern ve çarpıcı bir dokunuş: Moco Müzesi! Van Gogh ve Rijksmuseum’un yanına inşa edilen bu müze, klasik sanatın ötesine geçerek modern ve çağdaş sanatla sizi büyüleyecek. Moco, Banksy’nin ikonik eserlerinden Salvador Dalí’nin sürreal dünyasına kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Yani, burada standart bir müze gezisi beklemeyin; her köşede sizi şaşırtacak ve düşündürecek bir sanat eseri ile karşılaşacaksınız!
Müze, 1904 yılında inşa edilmiş tarihi bir konakta yer almakta ve bu zarif yapı, modern sanatın cesur ruhu ile güzel bir kontrast oluşturmaktadır. Eserlerin çoğu, toplumsal normları sorgulayan ve sınırları zorlayan temalara sahiptir. Özellikle Banksy’nin duvar yazıları ve Dali’nin fütüristik tasarımları, sanatın sınır tanımadığını gösteriyor. Konum burada.
Amsterdam Dungeon
Amsterdam’ın karanlık tarihine eğlenceli bir yolculuğa ne dersiniz? O halde Amsterdam Dungeon sizi bekliyor! Burası sıradan bir müze değil; adeta bir zaman makinesi! 500 yıllık Amsterdam tarihinin en karanlık, en korkutucu ve en çılgın dönemlerini deneyimleyeceksiniz. Canlı oyuncular, özel efektler ve ürkütücü hikayelerle donatılmış bu yeraltı dünyasında, korku ve eğlence dolu anlar sizi bekliyor.
Amsterdam Dungeon’da, cadı avları, Orta Çağ işkenceleri, hastalık salgınları ve gizemli efsaneleri keşfediyorsunuz. Ama merak etmeyin, bu macera sizi korkuturken aynı zamanda bolca güldürecek! Her bir odada farklı sahnelerle karşılaşacak, bazen bir yargıcın önüne çıkacak, bazen de karanlık bir mahzende kalacaksınız. Adrenalin dolu bu deneyim, Amsterdam’da yapabilecekleriniz arasında yer alıyor! Konum burada.
Hash Marihuana & Hemp Müzesi
Amsterdam’ın en ilginç ve özgün müzelerinden biri olan Hash Marihuana & Hemp Müzesi, adından da anlaşılacağı üzere, kenevir bitkisinin tarihinden başlamak üzere kültürel etkilerine kadar uzanan bir yolculuğa çıkarıyor. Burası, Amsterdam’da yapabilecekleriniz arasında oldukça sıra dışı bir duraktır!
Dünyanın dört bir yanından gelen ilginç objeler, tarihi eserler ve interaktif sergilerle dolu bu müzede, kenevirin yalnızca bir bitki değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı, bir endüstri ve hatta bir sanat formu olduğu gözler önüne seriliyor. Eğer, Amsterdam’ın tipik turist rotalarından uzaklaşarak ilginç bir deneyim yaşamak isterseniz, Hash Marihuana & Hemp Müzesi, tam sizi bekleyen bir yer. Hem eğlenceli hem de öğretici bu müze, kenevir hakkında bilmediğiniz her şeyi öğretmeyi vaat ediyor. Konum burada.
Gizli Kilise (Ons’ Lieve Heer op Solder)

Amsterdam’ın en iyi saklanan sırrı olan Gizli Kilise (Ons’ Lieve Heer op Solder), 17. yüzyıl Amsterdam’ında Katoliklerin ibadet etmesinin yasaklandığı dönemde yaratıcı bir çözümle bir evin çatı katına gizlenmiştir